Günlük Hayat, Tüm Yazılar

Tipsiz bir uygarlığız nitekim

Hollywood stüdyoları sağ olsun, gelişmiş bir uygarlık gezegenimizi işgal edip tüm kaynaklarımıza el koymaya kalktığında ne yapacağımızı çok iyi biliyoruz: Asla pes etmeden, birbirimize kenetlenerek kahramanca savaşacak, insanın ne kadar muhteşem bir akla ve güce sahip olduğunu dosta düşmana ve o çirkin uzaylılara göstereceğiz. Bu gezegen bizim. Burası bizim evimiz. Küçük mavi nokta. Nokta.

Biliyoruz ki gerçekler biraz daha farklı ve acı olabilir. Biricik dünyamıza saldıracak zeki yaratıklar eğer Kardaşev Uygarlık Ölçeği’ne göre 2,  3 ve üzeri bir uygarlık derecesine ulaşmışsa, halimiz bir zooloğun kavanozunda kıvranarak direnen kahraman solucanlardan farklı olmayacaktır. Bununla birlikte o seviyedeki bir medeniyeti kontrol edenlerin daha nazik ve barışçıl bir kişiliğe evrimleşmiş olabileceğini umarak kendimizi bir nebze teselli edebiliriz. Yine de solucan bakışıyla yapılmış bir ahlak tanımına sığmama olasılıklarının yüksek olduğunu unutmasak iyi olur.

Rus astrofizikçi Nikolay Kardaşev, bilim kurgu romanlarından alıntı gibi duran dünya dışı uygarlık tanımının bilimsel olarak havada kaldığının farkındaydı. Bir yerlerde var olan veya bize göre gelecekte var olacak bu uygarlıkları, ayakları yere basan bir sınıflandırmaya tabi tutabilir miydik? Ne kadar gelişmiş olurlarsa olsunlar, bu evrendeki her olası uygarlığı tek bir ortak noktada buluşturmak mümkündü; fizik yasaları etrafında. Buna göre gözlemleyebileceğimiz şey, bizim veya onların enerji tüketimi, enerjiyi ortaya çıkarma ve kullanma becerileri olabilirdi. Kardaşev dayanak noktasını yakaladıktan sonra 3 kuramsal uygarlık derecesi önerdi.

Tip 1 uygarlıkların kapasitesi kendi gezegenleriyle sınırlanmış durumdadır. Dünyamızın sunduğu kaynakları esas alarak düşünürsek, fosil yakıtların ötesine geçebilmiştir, güneşin gezegene düşürdüğü ışığın bir kısmını belli seviyede kontrol eder ve tüketir. Ayrıca gezegende kullanabileceği yenilenebilir alternatif tüm kaynaklardan sürekli yararlanabilir. Diğer gezegenlere ulaşma ve yayılma noktasına gelmiş veya çok yakındır.

Tip 2 uygarlığı hayal edebilmek bile bugün çoğumuz için güçtür. Bu uygarlık derecesi yıldızlarla ilgilidir. Tip 2 uygarlık, kendi güneşinin yaydığı enerjinin tümünü kullanabilir (güneşinin etrafında onu hapseden ve enerjisini emen bir küre yaratmıştır). Bu, yaşanan gezegen açısından bir tür ölümsüzlük noktasıdır. İklimle, enerjiyle, yıldız sistemindeki diğer gezegen ve cisimlerle ilgili hiçbir tehdit söz konusu değildir artık. Kendi güneş sistemine ve yakın yıldızlara hükmeder. Henüz ışık hızıyla sınırlıdır.

Tip 3, hayallerimizin ötesinde, aşmış bir enerji canavarıdır. Kaba bir benzetmeyle Yıldız Savaşları’ndaki galaktik imparatorluğun kılçıksız hali diyebiliriz. İçinde bulunduğu galaksiyi kontrol altına almıştır. Kara delikler ve nötron yıldızları gibi oluşumlardan yararlanabilir. Uzay-zamanın gizemlerini çözmüştür (Öyleyse neredeler? Neden bizi ziyarete gelmiyorlar? Belki de çoktan geldiler. Çünkü hala Hollywood usulü dev ziyaretçi gemileri hayal edip, bu hantallığın ilkelliğini ve gereksizliğini göz ardı ediyoruz).

Kardaşev’in basit üçlü sınıflandırma modeli, daha sonra Carl Sagan tarafından yorumlandı, geliştirildi. 0 seviyesinden ve 4. Tip bir tanrısal uygarlığın, galaksi dışı karanlık enerjiyi kullanabilmesinden bahsedildi (karanlık enerji, bilinen evrenin madde ve enerjisinin büyük bir çoğunluğunu oluşturuyor).

Peki, biz, insanlık olarak bu sınıflandırmanın neresindeyiz? Sagan’a göre Tip 0,7 noktasındayız. Tip 1’in doğum sancılarını yaşıyoruz. Bu yazıyı size ulaştıran küresel İnternet ağı, tüm sancılarıyla birlikte Tip 1 yolculuğumuzun önemli duraklarından biri. Kolay olmayacak. Çünkü 0 – 1 dereceler arasındaki geçiş, bir uygarlığı yok olma riskiyle karşı karşıya bırakan en zor aşama.


Kaynaklar:

  1. Geleceğin Fiziği – Michio Kaku, ODTÜ Yayıncılık
  2. Özgür bir ansiklopedi
  3. http://www.kozmikanafor.com/tip-1-medeniyetler/

Bunlar da ilginizi çekebilir

Herhangi bir sonuç bulunamadı.